15 Nisan 2009 Çarşamba

festival yazısı

O kadar festivale gidiyoruz, bir adet festival yazımız olsun değil mi? Zaten çok sık karşılaştığım soru ve sorgulamalara karşı artık böyle bir yazı yazmak farz oldu. 

En çok şununla karşılaşıyorum: "Abi festivale niye para vereyim yaa, evimde divx izlerim mis gibi.."

Sanırım en kapsamlı soru bu, biraz detaylı açıklamam gerekiyor. Artık hemen hemen her filmin divx'ini bulmak mümkün, evet bu doğru. Ancak evde konsantre bir şekilde izlemek kolay değil. Telefon çalabilir, kapı çalabilir, tuvaletiniz gelir, karnınız acıkır vesaire..bunun yanısıra internet, insanı felaket meşgul eden ve konsantrasyonunu bozan bir icat doğrusu, msn'den ileti gelir, bir mail bekliyorsunuzdur filmi durdurup onu kontrol edersiniz, iki çift laf edeyim sonra devam ederim dersiniz, bu liste uzar da uzar. 

Bunun yanısıra teknik imkanlar söz konusu olduğunda, doğru düzgün ses sistemi olan ve büyük ekranlı bir sinemada izlemekle evde bilgisayarda seyretmek arasında dağlar kadar fark olduğunu, herhalde söylememe bile gerek yok.

Ayriyeten sinemaya gitmek, çok değişik bir sosyalleşme eylemi. Karanlıkta oturuyorsunuz, etrafınızda sizinle aynı amaç için oraya gelmiş ve o karanlıkta oturan insanlar var ve pür dikkat filmi seyrediyorlar. Tanımadığınız insanlarla beraber filmi seyrederken, bazı vurucu sahnelere aynı şekilde "aa" diyorsunuz, bazı komik sahnelere hep beraber gülüyorsunuz, ekrandan yayılanların sadece sizi değil, etrafınızda ve o karanlıktaki herkesi etkilediğini düşünüp, bir kez daha etkileniyorsunuz. 

Bir de şu var ki, yönetmenler ağırlıklı olarak filmlerini  doğru düzgün bir ses ve görüntü sisteminde bir oturuşta izlensinler diye düşünerek çekiyorlar. Örneğin David Lynch filmlerinin DVD'lerinde sahne seçimi bulunmaz, çünkü film belirli bir akış ve temposu olan bir bütündür, bölünemez. (neye benzedi bu ya?)

Bir soru çeşidi de şöyle: "Üstüste o kadar film izleyince, filmler birbirine karışmıyor mu?"

Bilmiyorum, belki de karışıyordur. Ancak ben filmlerin hissiyatına bakıyorum daha çok. Filmi izlerken belli bir hissiyatı verebiliyorsa başarılı buluyorum Filmdeki en zor iş de atmosfer yaratmak diye düşünüyorum. Yani bir oyuncu performansı veya bir şiddet-seks-komedi sahnesi insanı etkileyebilir, ama bir atmosfer yaratmak ve onu bütün filme yaymak gerçekten ustalık gerektirir ve sinemayı sinema yapan da odur. Bence insanlar filmden birşey anlamaya değil de hissetmeye çalışmalı. Ne demiş Woody Allen; hayatta kavranmaya değer şeyler, beyin tarafından kavranamaz.

Son olarak, yetkililerden sadece eski klasik filmlerin oynatıldığı bir festival veya sinema salonu talep ediyorum! 

Hiç yorum yok: