19 Temmuz 2010 Pazartesi

ben mükemmelim çünkü öteki yavşak (ya da gizemli)

Günlerden Pazartesi, 19 temmuz 2010. Şöyle bir açıyorum ntvmsnbc.com'u ve çok enteresan iki demece rastlıyorum. Birisi Fazıl Say'a ait, diğeri de İngiliz çevre bakanı Caroline Spelman'a. Demeçlerin başlıklarını aktarıyorum, eşleştirmeyi siz yapın: "Arabesk yavşaklığından utanıyorum" ve "Çarşaf özgürlüktür".

Bu yaklaşımları çok farklı çerçevelerden eleştirmek elbette mümkün. Fazıl Say'ın yaklaşımı epeyce açık, kelime seçimlerinden, üslubundan buram buram arabesk akıtan bir arabesk düşmanı o. Tıpkı eski Müslüm Gürses şarkılarındaki gibi hep o mağdur edilmiş, anlaşılamamış ama buna rağmen "kendini müzikle ifade etmiş" gururlu bir delikanlı. Bütün dünyayı karşısına almış o, dürüstlüğün sembolü olmuş. Bu ülkede böyle hissetmeyen "delikanlı" var mı? Peki herkes böyle dünyayı karşısına almışsa, dünya kimlerden ibaret?

Fazıl Say'ın ilk elitist çıkışı değil bu, çok da irdelemek istemiyorum. Yetenekli olmak, sanatçı olmaya yetmiyor işte, bu kadar basit.

Esas ikircikli olan konu ise Caroline Spelman'ın verdiği demeç. Muhafazakar Parti üyesi İngiliz bakan, Avrupa'nın bazı ülkelerinde başlatılan burka yasağına karşı çıkıyor, bu yasağın İngiltere'ye yakışmayacağını düşünüyor. Buraya kadar diyecek birşeyimiz yok. Nihayetinde hiçbir devlet, veya genelde hiçbir erkek (veya kadın?) kadınlara neyi giyip neyi giyemeyeceklerini söyleyememeli, böyle bir yetkisi bulunmamalı. Ancak bu prensip yetmiyor ve bir de "Çarşaf özgürlüktür, çarşaf kadının gücünü sembolize eder" diyerekten bence tipik bir "kaş yapayım derken göz çıkarma" hadisesi yaşatıyor biz fani insanlara.

Oryantalizme meyletmeden de kadınların istedikleri gibi giyinebilme haklarını savunmak çok mu zor? Neden "modern" dünyanın gözünde bazı kıyafetlerin, bazı yaşam tarzlarının zoraki bir şekilde meşrulaştırılması, normalleştirilmesi, modern koordinatlara öyle veya böyle yerleştirilmesi gerekiyor? Açıkçası ben "çarşaf kadının gücünü sembolize ediyor" diyen bir kadının uzun yıllardır çarşaf giyiyor olmasını beklerdim. Veya "burka, modern dünyada hasret kaldığımız mahremiyeti sağlayabilir" diyen Nilüfer Göle'nin neden hala "modern" giyim tarzını benimsediğini merak ederim. Buradan kastım nasıl giyindiklerini eleştirmek değil, ama madem bu giysiler bu kadar makbul, bu kadar güçlü, bu kadar muhalif; sizler neden modern birey görünümünden kopamıyorsunuz?

Yoksa sizler artık "birey" misiniz? Öteki'ni güzelce yıkayıp yağlıyor, her türlü desteği, her türlü romantizmi, gizemi vesaireyi bahşediyor ama asla "onlardan biri" olmak istemiyor musunuz? Siz çarşaf giyebilecek kadar güçlü/burka giyecek kadar gizemli bulmuyor musunuz kendinizi? Yoksa bu tutum, farklılıkları hafiften bir sulandırma, bir "entegre etme" çabası mı? Esas sorunun üzerini örtüyor bu çarşaf/burka güzellemesi: Onlar biz "modernlerin" gözünde birey olamadılar, yalnızca çarşaf giyenler/burka giyenler oldular. Adları yok. Demeçleri haber sayfalarında çıkmıyor. Bunu biz yaptık. Onları susturduk, dolayısıyla anlama veya tanıma imkanımız kalmadı. O yüzden bizlere, anlayacağımız dilden konuşan "modern sözcüler" gerekiyor. Bir nevi öteki'nin sözcülüğüne "soyunarak" kendini öne çıkarma, öteki'ne sonsuz anlayış gösterebildiğini bütün dünyaya duyurma (tabi bunu yaparken ötekinin takdirini toplama), öte yandan da ona "tolere" edilmesi için gerekçeler sunma aktivitesi oluşuyor kendiliğinden..en başta bu konu neden bir "tolerans" konusu?

Az biraz tutarlılık istiyorum, hepsi bu. Türban yasağına karşı çıkarken türbanı yüceltmem gerekmiyor mesela. Tasvip etmem, çok ahlaklı, pek estetik bulmam da gerekmiyor. İnanır mısınız sevmem bile gerekmiyor bence. Ama saygı duymam gerekiyor, kamusal alanda herkes gibi türban takanların da yerinin olduğunu teslim etmek gerekiyor. Herbirimizden ne daha fazla ne de daha az yer. Çok mu zor? Bir insanı giyimiyle yargılama, (aşırı negatif veya aşırı pozitif) kolaylığından kaçmak imkansız mı? Birey'ın sadece dış görünüşü yüzünden ideolojik bir nesneye indirgenmesi, belli bir yaşam tarzının sözcüsünden ibaret görülmesi, muazzam bir trajedi değil mi?

Bu dış görünüş neden modern dünyanın bir tarafına "batıyor"? Hani aydınlanmıştık? Hani önemli olan aklın gücüydü? Neden herkesin saçları ahenkle dans etmeli, herkes düzenli bir şekilde traş olup kravat takmalı, herkes pantolonlar, gömlekler, etekler giyip "presentable" olmalı?

Şu modern dünyanın şefkatinde, hatta anlayış çabasında bile tahakküm ve küçük görme kol geziyor. Herkesin kendi giyim kuşamına kendisinin karar verdiği, ve herhangi bir giysinin dışlanmadığı, yasaklanmadığı, kontrol altına alınmaya çalışılmadığı bir dünya istiyorum. Sanırım çok şey istiyorum.

Hiç yorum yok: