Her gazeteye "resmi ideolojiyi yeniden üretme mekanizmasının" bir parçası olma görevi verilmiş çoktandır. Artık hiç kimse bir direktif vermeden, bütün gazeteler, kendiliklerinden bu "resmi bayram"ların üzerine atlıyorlar ve en büyük manşeti kim atacak, en büyük bayrağı hangi gazete verecek, en "karizmatik" siyah-beyaz Atatürk posterini kim hediye edecek diye yarışa giriyorlar. Kazanan, elbette "en vatansever gazete" olacak. Karnelerine yıldızlı pekiyi yazılacak.
Tabii sadece gazeteler değil: okullar, belediyeler, devletin en altından en üstüne her kademesi bir garip panik hali yaşıyor adeta. Onları "gözleyen" birisi var sanki, ve en ufak bir hatada, en küçük bir isteksizlik belirtisinde cezalandırılacaklar. En kötüsü de küçücük öğrenciler saatlerce ayakta bekletilip, anlamadan ezberledikleri şeyleri söylüyorlar (zorunlu din dersine karşıyken, buna da karşı olmak gerekmez mi?).
Bizde vatanı sevmekten kolay bişey yok. Elinde bayrak salla, onyıllardır söylenegelen marşları bas bas söyle, rozetini-kolyeni tak, bir de mümkünse ilkokulda ezberletilenler dışında tarih öğrenme: işte sana örnek bir vatansever! Vatan yalnızca "uğruna dökülen kan" üzerinden bir çırpıda kurulduğunda, vatan sevgisi de bayrak boyutuyla, Atatürk'e tapma oranıyla veya marş söylerken sesini yükseltebildiğin frekansla ölçülebiliyor elbette.
Tabii birçok insan bunu "görev" bilinciyle yaptığından, sorgulamayı aklından bile geçirmediğinden kendisine bir gurur vesilesi yapabiliyor bu bayram kutlama hengamesini. Ve birçok insan da gerçekten barışın, kardeşliğin, güzide rejimimizin büyük bir coşkuyla kutlandığına tanık olduğunu düşünüyor ve seviniyor. Onlara kızamıyorum, eleştiremiyorum, çünkü onlar en azından samimiler. Ben de böyle olmasını dilerdim doğrusu, ama bu durumun ülkede yaşayan 70 milyon kişi için geçerli olduğunu hiç zannetmiyorum. Bu ülkeye eşitlik geldiği zaman, ben de fener alaylarına katılabilirim. Ama hangi ülkeye, ne zaman eşitlik gelmiş? Ona da henüz cevap veremiyorum..
Peki, bu bayramlar niçin önemli? 86 yıllık "değerler" herkes tarafından paylaşılabiliyor mu? (antiparantez kendime referans vereyim-okumayanlar varsa "kazanımlarımız" başlıklı yazımı okuyunuz lütfen) Sözgelimi, bu vatanın sorunlarını çözecek irade, bu bayramlar vesilesiyle ortaya konabiliyor mu? "Kim, nerde, nasıl kutladı?" sorusunun cevabını aramaktan, ülkenin gerçek sorunlarına ayıracak vakit ve enerji kalıyor mu? Ülkenin doğusunda da batısında da "TC" dendiğinde akla aynı şeyler mi geliyor?
Cumhuriyet gazetesinin dediği gibi, sahiden: Neyi kutluyoruz? Kutlamaya değer bir cumhuriyetimiz var mı gerçekten? Eski başarıların nostaljik bir nakaratından öteye gidip de, "bakın bugün de bunları kazandık, bu başarıları elde ettik" diyebiliyor muyuz?
Eğer bir gazete, resmi bir bayramı kutlamadı diye "hain, gerici, bölücü, düşman" konumuna rahatlıkla düşüyorsa, bence bu bayramın resmiyetinde bir sorun var demektir. Faşizm konuşma zorunluluğunun yanısıra, acaba bir de "kutlama zorunluluğu" olabilir mi?
KUTLAYIN ULAN CUMHURİYETİ!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder