2 Mayıs 2010 Pazar

siyasetsiz siyaset ve 1 mayıs

En güzeli 1 Mayıs'a gitmeyip kıl kıl yorumlar yapmak ve retorik sorular sormaktır bence! Haydi başlayayım..

Taksim meydanındaki heykele asılan pankartlardan biri "AKP vermedi, şehitlerimizle kazandık" gibi bir cümle içeriyordu. Böylesine enternasyonel bir güne ve sol jargona pek de yakışıyor diyebiliriz. Veya Shakespeare olsa "the lady doth protest too much" diyebilirdi. Olası bir BBP, MHP mitinginde falan da benzer bir söylemle karşılaşmamız mümkün elbet.

Bir TV programında sendika başkanları, yazarlar konuşuyor. "İşçi sınıfı emperyalizme, küresel sermayenin oyunlarına karşı tavrını ortaya koymuştur" diyorlar. Belki gidemediğim için kaçırdım ama, sahiden bu tavrın ortaya konduğunu nasıl anlayabiliriz? Belki de son yılların en "heterojen" bayramından, böylesine tek sesli bir tavır yükselmiş olabilir mi? O meydanlarda toplanan kalabalıktan, mesela, kaç kişi AKP seçmenidir? Sıfır diyebilene plaket vermek isterim.

Yekpare bir işçi sınıfı olduğunu varsaymak, bu sınıfın da yekpare bir siyasi tavır ortaya koyduğunu zannetmek, hep yapılan hata bu değil mi zaten? Meydanlara çıkmayan, slogan atmayan, pankart taşımayan yüzbinlerce işçiyi ne yapmalı diye düşünen var mı? Bahsedilen sınıfta onların da yeri var mı? Peki onların siyasi tavrı nedir? Onlar için iş işten geçti mi diyeceğiz, işbirlikçi mi diyeceğiz, yoksa emperyalist gericiler mi diyeceğiz? Gülmeyin, işçileri "ilerici olanlar-gerici olanlar" diye ayıran soL (!) dergi yazarları da gördük. Tabii yekpare işçi sınıfı olduğunu düşünenler, AKP'ye de kısaca burjuva partisi diyerek işin içinden sıyrılıveriyorlar. AKP'ye oy veren işçiler ne olacak? Burjuva özentisi diyip geçelim kolayından..İşimize gelince "işçi sınıfı ayaklanıyor, sosyalizme yürüyor, bilinçli ve kolektif bir hareket" vesaire, gelmeyince "eğitimsiz kitleler-gericiler". Oluyor mu böyle?

İşçi romantizmi bu ülkede hiç sona ermeyecek sanırım, ben kendimi bildim bileli bir hareketlenme var, işçiler ayaklanıyor, sosyalizme yürüyoruz vb. Saygısızlık etmek için yazmıyorum bunları, elbette emek mücadelesi, sendikalaşma, örgütlenme çok çok önemli, fakat biraz sahici bakmakta ve gerçek anlamıyla "siyaset" yapmakta fayda var. Topluma dokunmadan, sahiden işçiyle konuşmadan, kendiliğinden herşeyin "yolunda" ve "ilerlemekte" olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyoruz? Bir yüzleşme-tanışma yaşanması gerekiyor, özellikle de kendilerini işçilerin "sözcüsü" olarak görenlerle işçiler arasında. Nasıl olacak bu "geçiş"? İdealize edilmiş işçiden gerçek işçiye geçiş nasıl olacak?

1 Mayıs posterine "AKP'YE HAYIR" yazan bir komünist partiyi ele alalım. Burada sahici bir siyaset var mıdır? Varsa bu "sol" bir siyaset midir? İşçileri "hayır" altında birleştirmek mi daha olasıdır yoksa "evet" altında mı? Ben kendi adıma konuşayım, "DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK" temalı bir pankartı, "BİLMEMNEYE HAYIR" gibi kestirme bir slogandan çok daha kapsayıcı ve yapıcı buluyorum. Hangi yaklaşım daha olumlu karşılanır? Ya şu slogana ne demeli; "Azınlık sefahat, çoğunluk sefalet içinde". Hayır, Sözcü gazetesinin 8738465. kez attığı bir manşeti tekrarlamıyorum, aynı partinin bir başka 1 mayıs afişinde yazıyor bu.

İnsanlık tarihinde azınlığın sefahat, çoğunluğun sefalet içinde olmadığı bir dönem yaşanmış mı acaba? Siyaseti buna indirgediğinizde, %1'in altında oy oranı kaçınılmaz elbette. Sahici, somut talepleri olan işçiler var. Bu işçiler neden örneğini verdiğim ve işçiden yana müthiş savunucu bir tutum alan partiye oy vermiyorlar da, diğer kitle partilerini tercih ediyorlar? Acaba başka siyasi talepleri de mi hesaba katmak gerekiyor? Mesela türbanı, mesela kürt sorununu, mesela derin devleti ve darbe teşebbüslerini, mesela azınlıkları..Acaba AB üyeliğini "emperyalizm oyunu" olarak görmekten ziyade daha derinlemesine bir analize mi ihtiyaç var? Emperyalist ülkelerde yaşayan işçiler neden bizim ülkemizdeki işçilere kıyasla daha iyi bir yaşam standardına sahipler? Yeterince anti-kapitalist olamadıkları için mi? En has komünistler bizim topraklarda mı yaşar?

Bu konulara değinmeden yapılacak bir siyaset, toplumda karşılığını bulamayacaktır. Sevseniz de, sevmeseniz de ülkenin gündemi bu, ve emek-sermaye çelişkisi günümüz toplumlarındaki tek gerçek çelişki değil; çelişkilerden yalnızca biri. AKP'ye karşı olmak elbette güzel, hepimiz karşı olalım, ama siyasetimiz bu karşıtlıktan ibaret olacaksa meydanlara falan hiç çıkmasak da olur. Sokaktan rastgele birini çevirseniz de size "AKP'ye karşıyım, çok karıştırdılar" falan gibi bir demeç verebilir. Ama yarın seçim olsun, yine AKP'nin oy oranı en az %40. Şimdi aynanın karşısına geçin, parmağınızı sakın işçilere veya "eğitimsiz" addettiğiniz kitlelere doğrultmayın ve kendinize sorun: "Neden?"

Sevinçli, coşkulu ve umutlu geçen bir bayramdan sonra, belki de sinir bozucu, kıl edici hatta saygısızca bir yazı yazdığımın farkındayım. Amacım işçilerin mücadelesine, bayramına gölge düşürmek değil, ama hemen hemen her yerde kendini siyaset olarak sunan siyasetsizliği-kendini muhalefet olarak sunan muhalefetsizliği-biraz olsun ifşa etmek. Bütün işçilerin bayramı kutlu olsun!

Hiç yorum yok: