16 Kasım 2008 Pazar

Ölümüne içmek

Sarhoş olmak niçin güzeldir? 

Kontrol. Beynimizin yegane varoluş sebebi. Ve beynimiz uyuştuğunda, kontrolümüz de zayıflıyor. 

Sürekli bir kontrol-denetleme halinden beynimizi çıkarmak, onu gevşetmek ama aynı zamanda uyanık olmak. Kontrolün azalması ama işgücünün hafiflemesi. Normalde delicesine önem verdiğimiz herşeyin biraz bulanıklaşması, anlamını yitirmesi. Cesaretin artması, patavatsızlığın had safhaya ulaşması, çocuksu bir mutluluk hali, kendini gerçekten dünyanın hakimi hissetmek ve kimseyi takmamak..

Genelde hayatı hoyratça yaşayanlara alkolik gözüyle bakılır. Ya tam tersiyse? Hayatı fazla ciddiye alanlar, beyni bu ciddiyetin yükünden kurtarabilmek için sürekli içmektelerse? Bu bir kaçış mıdır, bi bakıma evet. Ama aynı zamanda bir hassasiyetin, bir kırılganlığın göstergesi de olabilir. Sıradan insanda bulunandan daha fazla melankoli vardır sanki alkolik insanlarda. 

Garip olan şu ki, hüzün de sevinç de içmek için bir bahane olur. Hüznü anladık, kafamızı dağıtmak için içiyoruz, gevşiyoruz, kontrolü bırakıyoruz. Ama ya sevinç? O da mı bize fazla geliyor? Onu da mı uyuşturmamız, biraz sesini kısmamız lazım? Acaba sevinmek de üzülmek gibi beynimizi yoruyor mu? İyi de biz hayatımız boyunca mutluluğu aramıyor muyuz? Bulduğumuzda neden beynimizi uyuşturalım ki?

Yoksa biz, arada bir önemsizliğe, boşluğa ve hiçliğe özlem mi duyuyoruz? Arada bir kontrolü tamamen yitirmek, sevinç veya üzüntü duymamak, olayları nedenleri ve sonuçlarıyla değil, o anda, olduğu gibi değerlendirmek..bunda mutluluktan öte bir konfor mu buluyoruz? Mutluluk arayışı bizi haddinden fazla mutsuzluğa uğratıyor. 

Öyleyse ölüme gelelim. Ölümden daha iyi uyuşukluk mu var? Ölüm, bizim kontrolümüzün sonudur. Artık yapabileceğimiz hiçbişeyin olmadığı noktadır. Hayatla ilgili gerçekten herşeyin önemini tamamen yitirdiği durumdur. İçki içmek, yani ileri raddede içmek, ölümle flörtleşmeye benziyor böyle bakınca. Bu uyuşmanın bir alışkanlık haline gelmesi, tamamen biyolojik nedenlerle açıklanabilir mi?

Sarhoş oluruz, kendimizi kaybederiz, nedensizce güler-ağlar, nedensizce koşar zıplarız..ve sabah uyandığımızda, kendimizi yeniden hayatta hissederiz; özellikle de başağrısı ve susuzlukla. Ölümle flört sona ermiş ve beyin hayata dönmüştür..

Hiç yorum yok: