Geçenlerde izlediğim nip/tuck bölümü aslında herşeyi çok net ortaya koyuyordu. Kelimeler yalnızca bizim hayvansılığımızı içine sardığımız zarif bir örtü, bir çeşit medeniyet maskesi. Utanıyoruz hayvansı olmaktan, çünkü ahlaklı olduğumuzu düşünüyoruz, ilerlediğimizi, sevgi-saygı dolu insanlar olabildiğimizi düşünüyoruz. Bize "medeni" olmak öğretilmiş, seksten utanmak öğretilmiş, herkeste bütün doğallığıyla bulunan cinsel organlar-ayıplanmış.
Üstelik, istediğimiz nedir? En derine, en temele inildiğinde, tutsağı olduğumuz, hayatımızı yönlendiren, en büyük sevincimizin ve en büyük üzüntümüzün yegane kaynağı nedir? Dört harfli bir kelime, dikkat edin, işte geliyor: SEKS. Ve hayır, aşkla seks farklı şeyler değil aslında. Aşk da tıpkı kelimeler gibi bizim seks ihtiyacımızı sarıp sarmaladığımız zarif bir örtü.
Çünkü, düşünsenize, kelimeler gidermez yalnızlığımızı, dokunmak giderir. Öpüşmek, sarılmak, sevişmek giderir. Bir sevgilin olduğunda da yalnızsındır ki. Onunla aynı günün farklı versiyonlarını yaşamak, aynı mekanlara gidip aynı şeyleri yemek-içmek, aynı konuşmaların farklı versiyonlarını yapmak gidermez yalnızlığımızı. Sevgi sözcüklerini tekrarlamak da gidermez, yazılar yazmak da gidermez. Ama ne giderir? Şöyle bi sarılmak, sarılıp yatmak, tenin tene dokunuşu, dudağın dudağı öpüşü..yalnızlığa ve ölüme içgüdüsel bir başkaldırıdır bu ve bundan etkilisi olamaz!
Sadece o birleşme anında hissederiz dünyada bir başka bedenin içinde olduğumuzu ve bir başka bedenin bizim içimizde olduğunu ve ancak o zaman, birlikte, aynı şey için hareket ettiğimizi, aynı şeyden zevk aldığımızı tam anlamıyla hissederiz..bir "iletişim" kurmanın, karşı tarafa gerçekte ulaşmanın ve ötesine geçmenin en gerçek yoludur bu. Bu spotane birliktelik ancak sevişirken en bariz halindedir. Yalnızlık da, ancak o anlarda unutulur, etkisini yitirir.
Ne gariptir ki, gerçeklerden korktuğumuz gibi seksten de korkuyoruz. Ya ters giderse, ya devamı gelmezse, ya tenimiz uyuşmazsa, ya terkedilirsek, ya sıkılırsak..ve tabii vicdanımız, ahlakımız da var. Hep engelliyoruz kendimizi, hep zorluyoruz, hep olmadık hesaplar yapıyoruz sevişmek istediğimiz insanlar hakkında. Kendimizi kullandırtmayız öyle herkese! Medeni insanlarız, uluorta sevişilmez medeni ülkelerde! Bizi hayvanlardan ayıran budur hem, di mi ama?Hem sonra, elalem ne der?
Halbuki, gerçekten, hayvan olmak o denli kötü müdür? O denli aşağılık bişey midir? Yoksa içgüdüsel olarak ihtiyaçlarını gidermek, insanların da hayvanların da ortak noktası mıdır?
Yani farkında mısınız, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan her gün binbir türlü önsevişme zahmetine katlanıyor, ilişkiler uğruna binbir takla atılıyor, yalanlar söyleniyor, insanlar birbirini üzüyor-kırıyor-terkediyor-aldatıyor-dövüyor hatta hatta öldürüyor! Cinsel istekleri karşılık bulmadığı için kibirle, nefretle, kompleksle dolan milyonlarca insan olduğuna eminim ben. Ve bu karşılıksızlık dünyadaki şiddetin, sıkıntının, baskının, zorbalığın en önemli sebeplerinden biridir bana kalırsa. Düşünsenize, bütün vücudunuzun, benliğinizin, varlık sebebinizin baskı altında bırakıldığını, serbest kalamadığını. Ve bu baskıyı yaratan nedir? Ahlak, din, toplum, aile, devlet ve tabii kendimiz..Evet, hepimiz, elbirliğiyle seksimizi bastırıyoruz!
Rahat ettiğimiz, herşeyi olduğu gibi, açık açık yaşayabildiğimiz, kimsenin yalnızlığını gidermesine engel olmadığımız bir dünya düşünün şimdi..Kimsenin kimseye karışmadığı, kimsenin kimseyi tercihlerinden ötürü yargılamadığı, kimsenin kimseyi istemediği bişey yaptırmaya zorlamadığı bir dünya..çok mu zor?
(aslında bu eski bi yazım, ama buraya çok uygun olduğunu düşündüğüm için biraz düzenleyerek ekledim)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder